Sinematerapi

Dr. Aslı AKTÜMEN’in düzenlediği Sanat ile Psikoterapi workshopları.

Sinematerapi Nedir?

Sanat, duyguların, arzuların ve fikirlerin dışavurumunu kolaylaştırdığı için psikoterapide kullanımı sıklıkla tercih edilen bir araçtır. Resim, heykel, edebiyat veya müzik yani sanatın hemen hemen her dalı psikoterapide imgeler, renkler ve metaforlar olarak kullanılabilmektedir. Yedinci sanat sinemanın da, insan psikolojisi üzerindeki etkisi uzmanlar tarafından fark edilmiş ve bir terapi tekniğine dönüştürülmüştür.
Sinemanın terapötik olarak kullanımı ilk kez, 1946 yılında askeri bir hastanenin psikiyatri bölümünde başlamıştır. Tedaviye uyum gösteren hastalara film izleme ödülü verilmiş ve sonuçları gözlemlenmiştir. Zamanla hastalarda olumlu yönde davranışsal değişim ve iyileşen iletişim becerileri kaydedilmiştir. Sinemanın yarattığı bu etkiler daha sonra bilimsel araştırmalara konu olarak, bir terapi tekniği haline getirilmiştir.

Sinematerapinin Uygulanımı:

Sinematerapi, eğitimli bir uzman tarafından bireysel, grup ya da danışana film izleme ödevi verilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Tek başına bir terapi yöntemi olarak kullanılmaktan ziyade psikoterapide kolaylaştırıcı bir unsur olarak tercih edilmektedir. Amaç izlenen filmde benzer sorunları yaşayan karakterlerle bağ kurulması, olumlu veya olumsuz duyguların ortaya çıkmasıdır. Bununla birlikte sinematerapi yaratıcılık barındıran bir tekniktir. Bazen bir mekan, bazen bir film müziği katılımcıda benzer bir etkilenime sebep olabilmektedir.

Sinematerapi için seçilen filmlerin, temaya göre bazı niteliklere sahip olması gerekmektedir. Jan Hesley sinematerapide kullanılacak filmleri dört kategoride sınıflamıştır: yapılandırılmış (teması belli olan filmler), psikoeğitim amaçlı filmler, yönlendirmeyen filmler (izleyiciye yönelik metafor barındırmayan ancak terapötik amaçlı filmler), yapısal- yapılandırılmamış filmler (belli bir bölümü etki yaratmak için izlettirilir). Ancak önemli olan seyircinin gözleri, filmi nasıl algıladığı ve neler hissettiğidir.

Terapideki süreç rahatlamadan ziyade, problemle yüzleşme ve başa çıkabilme üzerine odaklı olmaktadır. Kişinin rahatsız olduğu bu problemler film aracılığıyla daha rahat işlenirken, yaşadığı süreci objektif bir bakış açısıyla değerlendirebilmektedir. Böylece bireyin sağlıklı problem çözme ve sosyal becerilerinde gelişme hedeflenir. Sinematerapi elde edilen temel kazanımlar dört bölüm şeklinde ifade edilmektedir.

Özdeşleşme: Film içerisinde yer alan karakterlerin kişilik özellikleri, yaşantıları, hayatta karşılaştıkları sorunlar ve seçimleri ile ilgili benzerlikler görülerek özdeşim kurması hedeflenir. Kişi özdeşim kurulan karakter üzerinden gözlem yapmaya kendisi ile karşılaştırmaya ve sorgulamaya başlar. Kendinin güçlü ve güçsüz yönleri konusunda bir keşfe çıkar.

Katarsis: Özdeşim ile birlikte o ana kadar bastırılmış duygular, arzular ve çatışmalar bilince çıkmaya başlar. Bilince çıkanlar filmin kurgusal yapısı içerisinde bir karşılık bulur ve anlam kazanır. Kişi sinematerapi seansı esnasında duygu ifadeleri veya hissettiklerinin sözel olarak dışa vurabilir.

İçgörü: İzledikleri sahnelerle birlikte, kişiler kendi durumlarına dışarıdan bakarak bir içgörü kazanırlar. Bununla birlikte filmde özdeşim kurulan kişilerin sorunlarla başa çıkma becerileri seyirci için de bir rol model oluşturabilir ve yaşananların sonuçları ile ilgili daha gerçekleşmeden bir deneyim sağlayabilir.

Bütünleşme: Son olarak ekranda gördükleri bu karakterlerin de kendileri ile aynı sorunları, duyguları veya arzuları yaşadığının farkına vararak normalleştirir. Yalnızlık ve dışlanmışlık hislerinde azalma olur. Yaşadığı sorunların çözülmeyeceğine dair çaresizlik hislerinden uzaklaşır.